Osteokondritis dissekans (OKD), artiküler kartilajın ve subkondral kemik parçasının altındaki kemik yatağından ayrılması ile karakterize bir hastalıktır. Parçanın üzerini kaplayan hyalin kıkırdak eklem sıvısından beslendiği için canlı kalırken, altındaki subkondral kemik canlılığını kaybetmiştir. En sık (%75) diz ekleminde dizde de %85 oranda femur medial kondilinde görülür, bunun dışında ayak bileği, dirsek ve nadiren kalça ekleminde yerleşir. Hastalık % 15-30 olguda iki taraflı görülür. En sık 10-15 yaşları arasında ortaya çıkar. 2 tipi vardır; juvenil ve yetişkin
Etyoloji tam olarak kesin olmamakla beraber; genetik yatkınlık, anormal kemikleşme, ligament gevşekliği, biyomekanik faktörler, tekrarlayan mikrotravmalar kabul gören etkenlerdir.
Risk Faktörleri
• Travma
• Erkek cinsiyeti
• Sportif aktiviteler
• Ligamentous zayıflık
• Genu valgum/varum
• Dizdeki menisküs lezyonları
Klinik bulgular
İyi tanımlanamayan diz önü ağrısı ve aralıklı şişlik en sık rastlanan yakınmalardır.
Lezyon yerinden ayrıldıysa, takılma-kilitlenme gibi mekanik yakınmalar ortaya çıkar.
Ağrı ve şişlik genellikle bir aktivite sonrası ortaya çıkar.
Tanı
Direkt radyografiler çoğu olguda tanı için yeterlidir. Direkt grafilerde lezyon, alttaki kemikten ince bir radyolusent hat ile ayrılmış, hafif sklerotik bir kemik adacığı şeklinde görülür.
Osteokondritis dissekansın MR görünümü
OKD juvenil tipinde spontan iyileşme şansı yüksektir. Genel olarak, epifizleri açık olan hastalarda, lezyon çapı 2cm’den küçük, MRG’de ayrılma bulgusu yok ve lezyon yük taşımayan bölgedeyse, spontan iyileşme şansının yüksek olduğu kabul edilmektedir. Bazı çocuk hastalar ve çoğu erişkin olguda ise lezyon iyileşmez, bazen stabil ve asemptomatik olarak yerinde kalır, ancak çoğu zaman semptom verir ve tedavi edilmez ise yatağından ayrılarak serbest cisim haline gelir.
Konservatif tedavi
Epifizleri açık olan hastalarda, MRG’de ayrılma bulgusu yok ise, konservatif tedavi yapılabilir. Alçıya alma, koltuk değneği ile yükten kurtarma gibi tarihsel tedavilerin, sadece sportif aktiviteyi kısıtlamaya bir üstünlüğü gösterilememiştir. Bu nedenle, basit analjezik veya non-steroid anti-inflamatuar ilaçlar ile semptomatik tedavi ve sıçramalı/darbeli sportif aktivitelerden kaçınmak çoğu olguda yeterli olur. Altı aylık aralarda lezyonun iyileşme veya ayrılma yönündeki seyri takip edilebilir. İki taraflı olan olgularda, lezyonların seyrinin aynı olması gerekmez, bir taraf iyiye giderken karşı taraf yatağından ayrılabilir.